Bach ve Kantate

Tarihte kahveden etkilenen bir çok ünlü müzisyenin yazdığı eserler bulunsa da, şüphesiz Johann Sebastian Bach  kahveden en çok etkilenen müzisyen olmuştur.

Kendisi de bir kahve tutkunu olan Bach, Almanya Leipzig’de 1732 ve 1734 yılları arasında BWV 211 no’lu bir kantat (kantate) besteleyerek, eserinin dizelerine  kahve aşkını coşkulu bir şekilde yansıtmıştır.

Daha çok KaffeeKantate (Coffee Cantata) ismiyle bilinen eserinde; bir babanın kızını kahve tutkusundan vazgeçirmek için çabalayıp başaramamasını, sonucunda da genç kızın galip gelişini anlatıyor.

Bu eser özünde, o dönemde Leipzig'de sosyal problem haline gelmiş olan kahve bağımlılığını tatlı komik bir dille anlatan, mini bir opera olarak yazılmış. Almanya’da kahvenin o yıllarda kadınlara yasaklanmaya çalışıldığı, kahve eşliğinde yapılan sohbetlerde cinsiyet ayrımı yapılması eserin yazılmasında etkili olmuş.

Bu mini opera  (BWV211) KaffeeKantate eserinde, Bach  o döneme ait olan kahve tutkusunu eserin baş kahramanı Lieschen ile ölümsüzleştirmiş. Babası Schledrian, kahveye büyük bir tutkuyla bağlanan kızı Lieschen’i 25 dakika süren boyunca ikna etmeye çalışıyor. En sonunda baktı olmuyor, inatçı dik duruşlu olmakta ısrar eden kızına, eşsiz kalacağına belirterek tehdit ediyor. Ama Lieschen bu sözlere ikna olmuş gibi görünse de özünde yine bildiğini okuyor vazgeçmeyeceğini de şu sözlerle dile getiriyor.

“Ah, kahve ne tatlı,

Binlerce öpücükten daha tatlı,

Muskat şarabından daha yumuşak,

Kahve, kahve onsuz olamam,

Eğer bana bir şey ikram edecekseniz,

Ah, o zaman bana kahve veriniz! “.